Eğitim-Bir-Sen Kütahya 2 Nolu Şube Başkanı Rafet KELEŞ, sözleşmeli personel rejiminin hem de açıklanması ve hem de birbirim ve birbirim ve her şey yumuşatıcılığını dile getirdi, “Saygın iş ilkesine, adalet eşiğine, insan onurunu temizleyebilme, insanın kimsenin istediği ... perspektifine aykırı sözleşmelilik uygulamasının bütünüyle varlığını ortadan kaldırmalıyız. Türkiye, kamu hizmetlerini bütünüyle kadrolu personel ile verebilecek kadar kadim bir birikime, bununla birlikte finansla maliyetini bulabilecek ekonomik yeterliliğe sunuyor ”dedi.
“Kamuda Sözleşmeliliğe Son Şûrası” yoğunlaştıla gerçekleştirildi. Sözleşmeli işleminin bütün yönleriyle ele alındığı şûrada, sözleşmelilerin haklı talepleri bir kez daha gündeme getiriliyor, beklentilerin karşılanması bekleniyor Kamu İşveren Heyeti'ne çağırıldı.
Akademik sendikacılığı benimsedik
Keleş, Memur-Sen'in kuruluşundan bu yana akademik sendikacılık ilkesini benimsemekte olduğumda belirterek, sorunlara odaklanıyorum, sorunlara bağlı kaos içerisinderak değil, paylaşılanarak sendikacılık yapıyorlarını söyledi.
Keleş, sözlerini devam ettiriyor: “Konfederasyonumuzu, sendikal sıradaumuzu, sendikalarımızı ve sendikacılığımızı emeğin ve erdemin emrine verdiğini hem görev hem onur diyoruz. Ortak akıldan beslenen ve güzel ahlaka dayanan dayanışmayla sendikacılık yapıyor; 'hızlı, doğru ve adil çözüm' için akıtıyor, akıl yürütüyor, sonuç ve kazanım üretiyoruz. Memur-Sen olarak, bağlı sendikalarımızın katkısı ve desteklenmesi, hem kamu personeli hem de sendikal zemine yönelik reformların, kazanımların, tarihe geçen adımların mimarı, öncüsü, sancaktarı olduk. ”
Türkiye’nin yakın geçmişinde insanı, vatandaşı, emek kesimini, kamu görevlilerini, gençleri, kadınları, çocukları mutlu eden kararların, çabaların birçoğunda Memur-Sen’in imzasının bulunduğuna dikkat çeken Keleş, kamu görevlilerinin sendikalı olma iradesinin artışında, sendikal örgütlenmeye dayalı hak arayışlarında da Memur-Sen ailesinin emeğinin olduğunu kaydetti.
Başörtüsü yasağı zulmünü bitiren Memur-Sen’dir
“Emeğin hem değerini hem de ederini yükselten sendikal başarılarda ve kazanımlarda; örgütlenmede oran, mücadelede itibar, yetkide istikrar rekorları kıran Memur-Sen’in ve bağlı sendikalarının dirayetini görürsünüz” diyen Keleş, “Evet, toplu görüşme garabetini bitirip ‘toplu sözleşme’ hakkını elde eden de kamu görevlilerine daha fazla hak için toplu pazarlık masasında direnen de Memur-Sen’dir. Bazı kesimlerce normal/gerekli kabul edilen, bazılarınca sona ermesi imkânsız görülen birçok yasağı ve sınırlamayı sona erdiren de Memur-Sen’dir. Başörtü yasağı zulmünü bitiren, kılık ve kıyafet dayatması garabetinin bitmesi için örgütlü gücüyle direnen de Memur-Sen’dir” ifadelerini kullandı.
ILO’da Türkiye’nin çalışan kesimini temsil hakkını ve yetkisini kamu görevlileri sendikacılığı tarafına geçirenin de Memur-Sen olduğunu vurgulayan Keleş, “1 Mayıs’ı şiddet ve tehditten, kutsanmış alan dayatmalarından kurtaran, milletle birlikte meydanlarda kutlayan, emeğin milletle dayanışmasına zemin ve fırsat oluşturan da Memur-Sen’dir. ‘Devlet, kamu görevlileriyle sadece toplu sözleşme yapmalı, kamu personel sistemi sözleşmeli istihdam uygulamasından kurtarılmalı’ iradesiyle 2011 ve 2013 yıllarında sözleşmeli personele kadroya geçiş hakkını elde eden de Memur-Sen’dir” şeklinde konuştu.
İmkândan hakka doğru sendikacılık yapıyoruz
4/C’lilerin önce çalışma sürelerini, sonra izin sürelerini artıran, maaşlarının artmasını sağlayan, sosyal haklarının kapsamını artıran, sendika üyesi olma hakkına kavuşmasını sağlayanın da Memur-Sen olduğunu dile getiren Keleş, şöyle konuştu: “Geçici personel istihdamına, yani 4/C’yi kamu personel sisteminin dışına iten, modern kölelik uygulamasına son veren de Memur-Sen’dir. Biz, Memur-Sen ve bağlı sendikaları olarak, kamu personel sisteminin mevzuattan ve mevcut uygulamalarından kaynaklanan sorunlarını görmek ve çözmek noktasında zorlanmıyoruz. Kamu görevlilerinin taleplerini, beklentilerini, tepkilerini görmekte, anlamakta ve anlatmakta güçlük çekmiyoruz. Çünkü Memur-Sen olarak, hem konfederasyon hem de sendikalar düzeyinde tabandan tavana, sahadan masaya, sorundan çözüme, bireyden kitleye, hükümden hukuka, imkândan hakka doğru sendikacılık yapıyoruz.”
Sözleşmelilerin yaşadığı sorunları kapsamlı bir şekilde tespit etmek istiyoruz
Memur-Sen olarak, bağlı sendikalarıyla birlikte, kamu personel mevzuatının yaşattığı ve sözleşmeli kamu görevlilerinin yaşadığı bir sorunu bütün kapsamıyla tespit etmek, çözümü sağlayacak adımları da ortak akılla ve kararlılıkla teklif etmek hedefiyle çalışma başlattıklarının altını çizen Rafet Keleş, kamuda sözleşmeli personel rejiminin ürettiği mağduriyetleri, sözleşmeli personel statüsünde istihdam edilenlerin tepkilerini, beklentilerini ve taleplerini anlama çağrısında bulunmayı; doğru içerikle anlatmayı, doğru şekilde ilgililere aktarmayı ve nihayet sözleşmeli personel başlığıyla özetlenebilecek sorunu çözümle buluşturmayı hedeflediklerini söyledi.
İlk olarak bağlı sendikaların çalıştaylar düzenlediğini belirten Keleş, çalıştaylarda, her sendikanın kendi hizmet kollarındaki uygulamaları ve mevzuatları, bunlardan doğrudan etkilenen sözleşmeli personel statüsündekilerin de olduğu bir katılımcı heyetle değerlendirdiklerini söyledi.
Şûramız, sözleşmeli istihdam konusunda paydaların buluşmasına fırsat sunuyor
Programın işleyişi hakkında da bilgi veren Keleş, “Bugün tamamlanacak olan ‘Kamuda Sözleşmeliliğe Son Şûrası’yla, sendikalarımızın bu ön raporlarıyla birlikte, Şûra bünyesinde oluşturulacak komisyonların çalışmaları, raporları ve geçmişten bugüne sözleşmeli personel başlığı altındaki gelişmeler ve yaklaşımlar dikkate alınarak daha bütünsel ve geniş kapsamlı bir değerlendirme yapılmış olacak. Şûra, sözleşmeli personel rejimi konusunda da paydaların konuşmasına, buluşmasına fırsat sunacak. Bunun da ötesinde, kamu hizmetlerimizin, kamu yönetiminin, kamu personel sisteminin mevcuttaki önemli sorunlarından ve en çok gündem olan konularından birine dair kapsamlı bir raporun oluşmasına, yazılmasına imkân sağlayacak” diye konuştu.
Memur-Sen olarak, kuruluştan bu yana temel bir kararı deklare ettikleri söyleyen Keleş, kamu hizmetlerinin memurlar eliyle yürütülmesini ve kamu personel sisteminde temel istihdam modelinin kadrolu memur statüsü olarak kabul edilmesini istediklerini, bu talep ve kararlarından vazgeçmediklerini ve taviz vermediklerini dile getirdi.
Hukuk devleti, aynı işi yapanlara farklı maaş ödemez
Hukuk devleti kavramının önemine dikkat çeken Keleş, şöyle devam etti: “Hukuk devleti, aynı işi yapanlara, aynı meslek adıyla, aynı unvanla kamu hizmeti sunanlara, farklı maaş ödemez, farklı haklar vermez, farklı sorumluluklar yüklemez. Aynı işi farklı sıfatlarla, farklı istihdam şekliyle, farklı maaş ve ücret ödeyerek yaptırmak aklen, hukuken, ahlaken anlatılabilir ve kabul edilebilir değildir. Sözleşmeli personel statüsünde istihdam edilen arkadaşlarımızın göreve başlama noktasında imzaladıkları sözleşme aslında birçok görünmeyen hüküm içeriyor. O sözleşmeyi imzalayanlar, sadece kamu görevlisi sıfatı kazanmıyor. O sözleşmeyi imzalayanlar; çocuklarını özlememe yeterliliği, hukuken evli olsa da fiilen bekar ya da boşanmış gibi davranma yeteneği de kazanıyor. Sözleşmeli personel olduğunuzda, aynı zamanda kariyer yapma azmi gibi bir derdiniz, üst görevlere atanma gibi bir hedefiniz olmasına gerek kalmıyor. Ek gösterge gibi bir talebin sahibi, derece ve kademe yükselmesi gibi bir işlemin öznesi olamaz sözleşmeli personel kardeşlerimiz. Bırakınız isteğe bağlısını, özre bağlı yer değiştirme hakkından mahrum olanların da olduğunu söylemek yanlış olmaz.”
Sözleşmeli personel istihdamının parasal ve sosyal maliyeti yüksek
Kamu personel sisteminde ‘sözleşmeli personel’ istihdamının 657 sayılı Kanun’un ilk hâlinde sadece “Türkiye’de yapılamayan özel ihtisas öğretimleriyle ilgili alanlar”la sınırlı olduğunu ifade eden Keleş, bugün ise öğretmenlikten hemşireliğe, memurluktan mühendisliğe birçok alanda sözleşmeli personelin istihdam edildiğini kaydetti.
1965 yılından bugüne gitgide temel istihdam modeli hâline getirilme noktasına gelen sözleşmeli personel istihdamının, hem parasal maliyetinin hem de sosyal maliyetinin çok yüksek olduğunu belirten Keleş, “Sosyal maliyeti hesaplamak bir tarafa, karşılamak çok zor. Onlarca çocuğa ders veren öğretmen kendi çocuğundan mahrum. Öğretmen bir tarafa, çocuklar babasından ya da annesinden belki de her ikisinden mahrum. Bir ilçenin, köyün, kasabanın insanını hastalıktan kurtarıp şifayla buluşturan sağlık personeli, eşiyle, çocuğuyla, annesiyle, babasıyla görüşmekten mahrum. İşi ile eşi arasında tercih yapmaya, kadrolu arkadaşından daha yüksek vergi ödemeye, sosyal güvenlik hakları noktasında belirsizliğe mahkûm bir kamu görevlisi portresini makul, makbul ve adil görebilir miyiz? Biz göremiyoruz, görmüyoruz, görmeyeceğiz” dedi.
2011 ve 2013 yıllarında sözleşmeli personelin kadroya geçirildiğini ve kimsenin zarar görmediğini dile getiren Keleş, “Kamu hizmetlerinde aksama, yavaşlama, kalitesinde azalma mı oldu” diye sordu. Yakın bir tarihte taşeron işçilerin sürekli kamu işçisi pozisyonuna geçirildiğini de hatırlatan Keleş, böylelikle parasal maliyetin azaldığını, sosyal maliyetin ortadan kalktığını söyledi.
Sözleşmelilikte 4+2’ye de 3+1’e de karşıyız, sözleşmelilere kadro istiyoruz
Sözleşmeli personel konusundaki kamu personel sisteminin birçok sorundan, yanlıştan, mağdurdan, haksızlıktan kurtarılması gerektiğini vurgulayan Rafet Keleş, kamu personel sisteminin, kamu hizmetlerinin, kamu yönetimi ve kamu görevlilerine ilişkin mevzuatın ve uygulamanın hâlihazırdaki en büyük sorunlarından birinin sözleşmeli personel istihdamında yapılan yanlışlar olduğunu ifade etti. Keleş, sözlerini şöyle tamamladı:
“Daha kestirme bir söyleyeceğiniz, sözleşmeli personel rejimi, hem mevzuatıyla hem de bir biçimde bir şey ve tepkiler yumağığını. Saygın iş ilkesine, adalet eşiğine, insan onurunu koruma yaklaşımı, insanın kendini sürdürmesine destek veriyor, görevli devlet perspektifine aykırı anlaşmamelilik uygulamasının yapılması mağduriyetlerini azaltmalı, sonra da bütünüyle varlığını kaldırmalıyız. Biz, sözleşmelilikte 4 + 2'ye 3 + 1'e de karşıyız. Atamaların kadrolu yapmasını istiyoruz. Türkiye, kamu hizmetlerini bütünüyle yöneten personel ile verebilecek kadar kadim bir birikime, bununla birlikte finansla maliyetini bulabilecek ekonomik yeterliliğe sahiptir. Hiç kimseye inanmamızı istemesin. Çalıştaylarımız ve şmızramız bunun için hem mümkün hem de gerekli oldugunu tescilleyen bir iradeyi ve birikimi ortaya koyacaktır. ”