Mısır’daki darbeci yönetimin 9 Mısırlı genci idam etmesini 81 ilde ortak basın açıklaması yaparak protesto ettik.
Seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin darbeyle görevden uzaklaştırılmasından bu yana yönetimde bulunan darbecilerin hukuksuz yargılamaları 9 can daha aldı. Uluslararası Af Örgütü’nün tüm çağrılarına rağmen gerçekleştirilen idamlara tepki gösteren Memur-Sen teşkilatları, “Firavunlaşan Sisi cuntasının idamlarını durdurmak için insanlık ayağa kalkmalıdır” diye haykırdı.
Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın (İhvan) en yüksek icra heyeti olarak bilinen Rehberlik Ofisi üyesi Muhammed Taha Vehdan’ın oğlu Ahmed Taha’nın da idam edilenler arasında yer aldığı infazların hukuksuz olduğu vurgulanan açıklamada, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın acilen toplanması çağrısı yapıldı. 81 ilde yapılan ortak basın açıklaması şöyle:
“…Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur...” Maide 32.
Mısır’da 16-17 Haziran 2012 yılında yüzde 51,73 oyla Cumhurbaşkanı seçilen Mursi hükûmetine darbe yapan Sisi cuntası, meşru hükûmeti savunmak için Rabia meydanında oturma eylemi yapan silahsız binlerce insanı katletmişti. Emperyalist dünyanın ve işbirlikçi bazı Arap ülkelerinin desteğini alan Sisi, dünyanın kör vicdanından ve ümmetin sessizliğinden güç alarak gittikçe daha da Firavunlaşmakta, Firavun’un Hz. Musa’nın kavmine yaptıklarının bir benzerini binlerce yıl sonra Mısır’da masum Müslüman kitlelere yapmaktadır.
Darbeci Sisi hükûmeti bugüne kadar göstermelik yargılamalarla idama mahkûm ettiği 165 masum kardeşimizi idam etti. Mısır zindanlarında her an idam edilmeyi bekleyen 600 kişi var. Üstelik ağır işkenceler eşliğinde ve çelik kafesler içinde savunma hakkı verilmeksizin yapılan yargılamalar devam ediyor ve kurulan yargı tiyatrosunda yeni idam kararları veriliyor. Cunta yargısı daha geçen Eylül ayında aralarında Muhammed Biltaci’nin de bulunduğu 75 kişiyi daha idama mahkûm etti. İdam kararlarını tüm dünyanın gözleri önünde sessiz sedasız uygulayan Sisi cuntası, bu kadar ölümlere rağmen kana doymuyor. Geçtiğimiz günlerde de 9 genç, cunta tarafından haksız yere idam edildi.
Sisi cuntası, arkasına aldığı emperyalist ülkelerin doğrudan, insanlığın sessizliğinin dolaylı desteği ile her gün yeni idamlar gerçekleştiriyor, yeni barbarlıklara imza atıyor. BM’nin idamları durdurma çağrıları boşlukta yankılanıp sönüyor. İdam edilenlerin ‘ah’ları arş-ı alaya ulaşırken, ailelerinin gözyaşları insanlığımızı boğuyor. Sisi’nin destekçilerinin idamları görmezden gelmek şöyle dursun, ‘terörle mücadele(!)’ yalanıyla desteklediği bir vasatı yaşıyoruz.
Bugün bütün İslam dünyası benzer bir saldırı altında. Bangladeş hükûmeti Müslüman âlimleri ve önderleri idam ediyor; dünya sessiz. Çin’de Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz idam ediliyor, bir milyon Doğu Türkistanlı kamplarda işkence görüyor; dünya sessiz. Filistin’de her gün siviller, masumlar katlediliyor; dünya sessiz. Arakan’da idamlar, katliamlar, sürgünlerle soykırım uygulanıyor; dünya sessiz. Yemen’de masumlar katledilip, halk açlığın soğuk ellerine terk ediliyor; dünya sessiz. Suriye’de her gün varil bombaları, kimyasallar, işkence ve tecavüzlerle insanlık yok ediliyor; dünya sessiz. İslam dünyasının neresine bakarsanız kan, savaş, katliam, idam…
Mısır’da yaşananlar bir kez daha göstermiştir ki, dünyada saflar nettir. Bir tarafta emperyalizm ve onların işbirlikçi kuklaları, diğer tarafta sömürülen ve ezilen kitlelerle onların sesi olma onurunu canlarıyla ödeyen vicdanlı insanlar. Demokrasi, insan hakları ve özgürlük nutku çekenlerle İslam dünyasını kana bulayanlar aynı safta ve aynı kesimler.
Mazlum toplumların ve Müslümanların haklarını savunanlar ise dünyada yalnızlaştırılmaya, itibarsızlaştırılmaya, yok edilmeye çalışılıyor. Demokratik seçimlerle gelen ve halkın büyük kısmının desteğini alan liderlere kolaylıkla ‘diktatör’ diyenler, cuntacı Sisi’yi başkentlerinde ağırlamak için birbirleriyle yarışıp, onu demokrasi kahramanı ilan edebiliyorlar. Bu ikiyüzlülüğü saklama ihtiyacı bile duymuyorlar.
Mazlum toplumların ve Müslüman ümmetinin kendi göbeğini kendisinin kesmesinden başka çıkar yol yoktur. Ümmetin ‘vasat’laşması ve mazlumların dayanışması yeniden diriliş ve uyanışın ön şartıdır. ‘Yeni bir dünya mümkün’ diyenlerin seslerini ve güçlerini birleştirmelerinden ve gürleştirmelerinden başka bir seçenek görünmemektedir.
Kendisine ‘hakkı ve adaleti ayakta tutma’ vazifesi yüklenmiş ümmetin bu sessizliği, bu kayıtsızlığı İslam dünyasına dişlerini geçirmek için bekleyenleri maalesef ki cesaretlendiriyor. O nedenle, biz onurun direnişte, izzetin hakkı haykırmakta, dirilişin zulme karşı mazlumu savunmakta ve kurtuluşun adaleti ayakta tutmakta olduğuna inanan Memur-Sen olarak, bugüne kadar susmadık, susmayacağız. Dayanışma ruhuyla hareket etmekten ve dayanışma çağrılarımızı bıkmadan usanmadan sürdürmekten vazgeçmeyeceğiz. ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ sözünü şiar edinen bizler şu ilahi buyruğa iman etmişiz: ‘Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz’ (Hud, 113).
Bu vesileyle, Mısır’daki idamların durması için bütün onurlu kesimlerin insanlık ortak paydasında, hak ve adaletten yana birleşmeleri ve güçlü bir itirazda bulunmaları çağrımızı yineliyoruz. İslam İşbirliği Teşkilatı’na acil toplanma çağrısı yapıyoruz.
Cuntacı Sisi ve destekçilerini kınıyor ve lanetliyoruz. Mısır’da idam edilen gençlerimizin şehadetleri vesilesiyle kendilerine rahmet, ailelerine ve bütün İslam ümmetine başsağlığı diliyor, Mısır zindanlarındaki masum ve mazlum kardeşlerimizle dayanışma irademizi bir kez daha ifade ediyoruz.”