Kütahya 2 Şubesi

Gelir vergisi, kamu görevlilerinin maaşlarını yiyen tırtıla dönüştürüldü

Şubemize bağlı bazı birimlerde çalışanlar ile bir araya gelen Eğitim-Bir-Sen Kütahya 2 No’lu Şube Başkanı Rafet Keleş , gelir vergisinin kamu görevlilerinin maaşlarını yiyen tırtıla dönüştürüldüğünü belirterek, “Gelir vergisi noktasında ücretlilere yönelik kapsamlı bir yasal düzenlemenin yapılması gerekiyor. Ücretlilerin diğer gelir gruplarına göre farklı matrahla ilişkilendirilmesi noktasında yüzde 27 ve yüzde 35’lik dilimlerde yapılan uygulamanın artık yüzde 15’lik dilimde esaslı bir şekilde gerçekleştirilmesi elzemdir” dedi.

 

Finans ve sermaye kesimine destek veren anlayışın kamu görevlilerine gelir vergisi üzerinden omuz atması kabul edilemez

 

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Keleş, vergi dairelerinin girişindeki levhalarda “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” yazısını örnek göstererek, “Kamu görevlilerinin bordrolarında ‘Bu kamu görevlisinin maaşı, gelir vergisi nedeniyle azalmaya tutsaktır’ cümlesinin ilave edilmesi gerekiyor. Ekonomik dalgalanmanın, enflasyon bazlı olumsuz etkilerin giderilmesi noktasında finans ve sermaye kesimine, reel sektöre omuz veren, el uzatan anlayışın kamu görevlilerine gelir vergisi üzerinden omuz atması ve kamu görevlilerinin maaşlarına el uzatması kabul edilebilir değildir. Biz Memur-Sen olarak, ‘ücretlilerin gelir vergisi oranı yüzde 15 olarak sabitlenmeli ya da matrahlar bunu sağlayacak şekilde yükseltilmeli’ talebini ifade etmiştik. Bugüne kadar ortaya çıkan tablo göstermiştir ki, gelir vergisi noktasında ücretlilere yönelik kapsamlı bir yasal düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Ücretlilerin diğer gelir gruplarına göre farklı matrahla ilişkilendirilmesi noktasında yüzde 27 ve yüzde 35’lik dilimlerde yapılan uygulamanın artık yüzde 15’lik dilimde esaslı bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

 

Gelir vergisi noktasında ücretlilere yönelik kapsamlı bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var

 

Gelir vergisinde hem matrah oyununun hem de ücretlilerin maaşlarından daha fazla gelir vergisi tahsil etme huyunun devam ettiğini dile getiren Keleş, şöyle devam etti: “Yüzde 15 ve yüzde 20’lik vergi dilimlerinin matrahlarında, yüzde 27 ve yüzde 35’lik vergi dilimlerinin matrahlarından daha az artış yapılması da tüm dilimlerdeki matrah artış oranlarının yeniden değerleme oranından daha düşük tutulması da, hem vergide adaletin hem de sosyal adaletin gözetilmediğini gösteriyor. Yüzde 20’lik dilimdeki matrah artışının yeniden değerleme oranından 6,09 puan düşük düzeyde yapılması, aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu ücretlilerin yılın daha erken dönemlerinde üçüncü vergi diliminden vergi ödemesi gibi kabul edilemez bir hedefin varlığına işaret ediyor. Gelir vergisi matrahlarındaki artışın geçmişten bugüne düşük yapılarak, kamu görevlilerinin hem daha erken aylarda yüksek orandan vergi ödemesi hem de yıl sonu itibarıyla daha yüksek tutarda gelir vergisi kesintisi üzerinden yaşadığı maaş ve gelir kaybı rakamlarının yükselmesi iradi bir hedefse bu iradeden de hedeften de vazgeçilmeli, yok eğer sosyal maliyet hesaplama noktasında bir eksikliğin eseri ise biz bu eksikliğin giderilmesine her türlü katkıyı vermeye hazırız.”

 

Gelir vergisinde matrah oyunu olarak tanımlanan gelir vergisi tarifesindeki matrahlarda gerek enflasyondan gerekse yeniden değerleme oranından düşük matrah artışları yapma uygulamasının, genelde ücretliler özelde kamu görevlileri açısından sıkıntı ürettiğini ve maaşların aydan aya daha da düşmesine neden olduğunu vurgulayan Keleş, bu durum devam ettiği sürece, çok uzak olmayan bir dönemde kamu görevlilerinin istisnasız tamamının yılın ikinci ayında yüzde 20’lik, üçüncü ya da dördüncü ayında ise yüzde 27”lik vergi dilimine tabi olacaklarını söyledi.

 

Keleş, 2019 yılı gelir vergisi tarifesinin yıl içinde ve yıl sonunda üreteceği sonuçların, sosyal adaletin bozulmasına, vergi adaletinin sümen altına konulduğu algısının gelişmesine, engellenmesi mümkünken gereksiz bir sosyal maliyet zemini ve gündeminin oluşmasına kapı aralandığını teyit edeceğini kaydetti.

 

Ek gösterge düzenlemesi daha çok kamu görevlisini kapsayacak şekilde yapılmalıdır

 

Toplu sözleşme masasına kararlı bir şekilde taşıdıkları ek göstergeye ilişkin tekliflerinin kesin ve net bir vaat olarak ortaya konulmasını önemsediklerini fakat eksik bir adım olarak gördüklerini söyleyen Keleş, daha fazla kamu görevlisinin 3600 ek gösterge kapsamına alınmasını sağlayacak bir düzenlemenin ivedilikle yapılarak hayata geçirilmesini istediklerini dile getirdi.

 

Kamu personeli istihdamında sözleşmelilik terk edilmeli, iş güvencesini ve saygın işi merkeze alan bir kamu personel sistemi hayata geçirilmelidir

 

Kamu personel sisteminde kanayan yara konumundaki 4/C istihdam türünü kaldıran, geçmiş dönemde sözleşmeli personelin kadroya geçişini sağlayan siyasi iradenin sözleşmeli personel istihdamına devam etmesinin gerekçesini anlamakta zorlandıklarını ve bu yaklaşımı doğru bulmadıklarını belirten Keleş, “Yoğun olarak Millî Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmen unvanlı personel istihdamında kullanılan kamuda sözleşmeli personel istihdamının, geçmiş yıllarda fayda değil zarar, huzur değil sıkıntı, kalite değil kaos ürettiği hem gözlenmiş hem de kayıt altına alınmıştır. Buna rağmen, sözleşmeli personel istihdamına devam edilmektedir. Memur-Sen olarak, kuruluşumuzdan bugüne varlığını koruyan iki önemli kırmızı çizgimiz olduğunu deklare ettik: İş güvencesi ve kadrolu istihdam. Sözleşmeli personel istihdamında ısrar, birçok alanda sorun yaşatmaktadır. Bu bağlamda, kesinlikle sözleşmeli personel istihdamından vazgeçilmeli, atamaların kadrolu istihdam üzerinden şekillendirilmesine, kamu hizmetinin kadrolu memurlar tarafından verilmesine dönük düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir. Bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz” diye konuştu.

 

İstihdamda zorluk çekilen bölgelerde teşviki yöntemler uygulanmalıdır

 

Rafet Keleş, istihdamda güçlük çekilen bölgelerde en büyük sorununun, kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamaması olduğunun altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı: “Toplu sözleşme taleplerimiz arasında da yer alan ‘ilave özel hizmet tazminatı’nın hayata geçirilmesi, öğretmen açığı sorununu büyük oranda çözecektir. İstihdamda güçlük çekilen bölgelerde görev yapan eğitim çalışanlarına yönelik ilave ücret tazminatıyla ilgili adım bir an evvel atılmalıdır.”