Kütahya 2 Şubesi

AÇILIŞ

 

Şubemizi Sendikamıza Yakışır Şekilde Açtık

 

 

           Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Teyfik Yağcı, birlik ve beraberlik içinde olmak zorunda olduklarını belirterek, “Hayatımızın değeri, hedefimizin büyüklüğü ve önemiyle ölçülür. Bizim kalbimiz, vicdanımız, ruhumuz, değerlerimize hizmet ettiğimiz ve onları hayata geçirdiğimiz sürece huzurlu ve mutlu olacaktır ve olmalıdır” dedi.

 

         Eğitim-Bir-Sen Kütahya 2 No’lu Şube’nin (Dumlupınar Üniversitesi) hizmet bürosu, düzenlenen törenle açıldı. Burada bir konuşma yapan Teyfik Yağcı, tarih boyunca birbiriyle dayanışma içinde olan, kol kola, omuz omuza veren ve örgütlenen toplulukların sayıları ne kadar az olursa olsun, örgütlenmemiş, yardımlaşmamış ve dayanışma içinde olmayan çoğunluklara karşı galip geldiğini kaydederek, şöyle devam etti:

 

        “Yıllardır sivil toplum örgütlerini ele geçirenler ve örgütlenmeyi başaranlar bu milletin kendisine, değerlerine ve geleceğine kastetmişlerdir. Bu örgütlenme, sendika mefhumu bizim dünyamıza yıllarca yabancı kaldı. Fakat bu gücün anlamını, değerini takdir ederek gayretli çabaların sonunda en büyük sendika olduk. Mehmet Akif İnan ve arkadaşlarının bir fidan olarak hayat sahasına çıkardıkları bu teşkilat bugün, kökleri ülkenin en ücra köşelerine kadar uzanmış bir çınar ağacına dönüşmüştür. Emeği geçen, ter akıtan, nefes tüketen herkesi tebrik ediyor, takdir ediyor, aramızda olmayanları rahmetle ve şükranla anıyorum.”
 
 

      Üniversitelerde sendikal bilincin yerleşmesinin ve gelişmesinin çok yavaş seyrettiğini dile getiren Yağcı, “Bilhassa akademik personelin üyeliğinde zorluklar yaşanmaktadır. Bunun elbette birçok sebebi sayılabilir. Korkma var, haklarını savunma ve sendikalaşma ile neler kazanacağını önemsememe var, gelecekteki küçük ve şahsi bazı menfaatlerinin zarar göreceğini düşünme ve düşündürmek var. Ama bir üniversitede eğitim özgür olsun, öğrenme özgür olsun, öğretme özgür olsun, fikir ve düşünce açıklama özgür olsun, araştırma özgür olsun deniyorsa ve isteniyorsa, önce örgütlenme özgürlüğünün olması şarttır. Düşünce ve bilimsel gerçekler; makama, mevkiye, paraya ve kör ideolojiye esir edilmemelidir. Kısacası, ilmin izzetini korumak suretiyle, fikrin, düşüncenin serbest olarak açıklanması ve toplumun önünde yer alınması gerekir” şeklinde konuştu.


 

İnsan Merkezli, Hak Merkezli Çalışan Bir Teşkilatız

 

     “Biz insan merkezli, hak merkezli çalışan bir teşkilatız. Hiç kimsenin kimliğine bakmadan hakkın savunucusuyuz. Kim olursa olsun, zulmeden zalimdir ve zulme uğrayan mazlumdur. Biz o kişinin hak mücadelesinde yanında olduk ve olacağız. O yüzden hizmet kolumuzdaki her çalışan bizim çatımız altında toplanmaktadır” diyen Teyfik Yağcı, “Bir kişiyi ihmal etme ve feda etme lüksümüz yoktur. Sen olmazsan biz bir eksiğiz sloganı ile yola devam edeceğiz. Davamızı anlatmadığımız ve davet etmediğimiz bir kişi bile kalmamalıdır. Bunu zaman zaman tekrarlamalıyız” ifadelerini kullandı.

 

      Çalışanların özlük hakları konusunda mücadele verdiklerini, birçok kazanımı hayata geçirdiklerini vurgulayan Yağcı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Akademisyenlerle ilgili çalışmamız ise hiç kimsenin itiraz edemeyeceği gerçekleri yansıtmaktadır. Son yıllarda gelen ücret artışlarının akademisyenlere yansıması çok düşük kalmıştır. Bunun haricinde, işe başlangıç ücretleri kıyaslandığında üniversitelerin diğer devlet kurumlarıyla rekabet etmesinin imkânsız olduğu bir noktaya gerilediği görülmektedir. Bu yüzden genç ve kalifiye beyinler üniversiteleri tercih etmez olmuştur. Başlayanlar ise ilk fırsatta başka kurumlara gitme arayışındadır. Böyle bir üniversite ortamıyla bu ülkenin beklenen hedeflere ulaşması mümkün değildir. Üniversitelerde sorun sadece ücret değildir elbette. Eğitimin, ekonomik imkânların ve üniversitelerin yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Rektörlerdeki yetkinin yeniden düzenlenmesi gerekiyor.”


 

Ülkemizin Birliğinin, Milletimizin Dirliğinin Daha da Muhkemleşmesi En Önemli Vazifelerimizden Biridir

 

     Yağcı, sendika olarak, kendilerini de aşan bir misyonun eşiğinde olduklarının bilincinde olarak hareket etmek mecburiyetinde olduklarının altını çizerek, “Ülkemizin birliği ve milletimizin dirliğinin daha da muhkemleşmesi bizim en önemli vazifelerimizden biridir. Bu topraklarda birlikte ve beraber yaşamaya mecbur ve mahkûm olduğumuzun bilinciyle gayret etmek ve ona uygun davranmak durumundayız, öyle de yapıyoruz. Çözüm sürecinde, kardeşlik projesinde biz gövdemizi taşın altına koyduk. Bu sahada bize-size çok önemli tarihi görevler düşmektedir. Diğer yandan büyük bir millet olmanın sorumluluğunu ve tarihin bize biçtiği rolü oynamaktan kaçamayız. Bunun için çok çalışmak, güçlü olmak; birlik ve beraberlik içinde olmak zorundayız. Bizim hayatımızın değeri, hedefimizin büyüklüğü ve önemiyle ölçülür. Bizim kalbimiz, vicdanımız, ruhumuz, değerlerimize hizmet ettiğimiz ve onları hayata geçirdiğimiz sürece huzurlu ve mutlu olacaktır ve olmalıdır. Önümüzdeki yıllar, milletimiz için büyük ve müjdeli doğumlara sahne olacağı sinyali taşıyor. İnşallah bu milletin tekrar sahneye çıktığı ve kendine kurulan kapanı kırdığı dönemler olacaktır. Burada bize, sivil toplum örgütlerine, üniversitelere büyük görevler düşmektedir. Biz teşkilat olarak, bunun bilincindeyiz ve gereğini yapacağız” diye konuştu.

 

Yağcı, Dumlupınar Üniversite Şubesi’nin hizmet bürosunun hayırlara vesile olmasını dileyerek sözlerini tamamladı.



 

 

Keleş: Parolamız Sorun Değil, Çözüm Üretmektir

 

    Eğitim-Bir-Sen Kütahya 2 No’lu Şube Başkanı Rafet Keleş ise, parolalarının, sorun değil, çözüm üretmek olduğunu ifade ederek, “Bizler sadece üyelerimizin hak ve menfaatlerini düşünen, kısır sendikacılık yapmıyoruz” dedi.

 

     Bugüne kadar akademisyenlerin maaşlarında yapılan iyileştirmelerin oldukça yetersiz kaldığını kaydeden Keleş, “İlgililerden, öğretim üyelerine hak ettikleri ücretin verilmesi için daha fazla zaman kaybetmeden adım atmalarını bekliyoruz. Bilim insanları, emeklerinin karşılığını hak ettikleri gibi alamazlarsa her şeyden önce ülkemiz kaybedecektir. Üniversitelerden özel sektöre ve kamunun diğer alanlarına geçiş, hatta yurt dışına olabilecek beyin göçü, nitelikli insan gücüne ihtiyacı daha da artıracaktır. Üniversitelerimizde ne kadar nitelikli ve yetkin kişiler bulunursa bilim, kültür ve sanatta varılacak noktaların da o ölçüde yüksek olacağı unutulmamalıdır” değerlendirmesinde bulundu.