Kütahya 2 Şubesi

YILBAŞI KUTLAMALARI, KİMLİKSİZLEŞTİRME ÇABALARININ TEZAHÜRÜDÜR

Bin yıl İslam kültürüyle yoğrulmuş milletimize, önce ilim ve teknik ithali ile başlayan, ardından kültürel etkilenmeyle devam eden ve en sonunda da operasyonel metotlarla bir yaşam biçimi olarak dayatılan Batılılaşma sürecinin sonunda ulaşılan noktanın tezahürlerinden biri de yılbaşı kutlamalarıdır. Binlerce yıllık geçmişi ve kendi öz değerleri unutturulan, farklı takvim, saat, ölçü, giyim, eğitim sistemi, inanç, yaşam biçimi, müesseseleri ve toplumsal duyarlılığı yok edilmeye çalışılan bir milletin öz değerleri yerine, bin yıl mücadele halinde olduğu kültür ve medeniyetin unsurları zorla yerleştirilmektedir.

 

Yıllardır milletimizin kendine ait değer ve birikimleri; eğitim, kitle iletişim araçları ve kamusal alandaki uygulamalarla olumsuzlanmakta, batılı değer ve yaşam biçimi teşvik edilerek milletimizin tarihi kodları değiştirilmeye çalışılmaktadır.

 

Yapılan ve yapılmak istenilenin asıl maksadı, milletimizi kültür ve medeniyetinden koparmak ve İslam diniyle olan bağlarını ortadan kaldırmaktır. Takvimi değiştirdiğinizde hiç kimse Ramazan, Kurban, Muharrem ve kandil gecelerine kaç gün kaldığını bilmez, böylece bir zihni hazırlık yapma imkânı da kalmayacağı için zamanla, zaman üzerinden kurulan medeniyet bağları kopar gider diye hesap yapılmıştır. Takvim değişikliği; ‘dini değeri olan zamanlar, farklı bir zaman algısına aittir ve günümüz modern zaman algısı içerisinde yeri olmayan ritüellerdir’ şeklinde bilinçaltı oluşturmayı hedeflemekte, saat değiştiğinde ise dinle olan günlük bağlar koparılmaktadır.

 

 Ahmet Haşim’in ‘Müslüman Saati’ başlıklı yazısında, “Eskiden kendimize göre yaşayışımız, düşünüşümüz, giyinişimiz ve kendimize göre, dinden, ırktan ve ananeden hayat olan bir zevkimiz olduğu gibi, bu üslub-ı hayata göre de ‘saat’lerimiz ve ‘gün’lerimiz vardı. Müslüman gününün başlangıcını şafağın parıltıları ve nihayetini akşamın ziyaları tayin ederdi. (…) Ziyada başlayıp ziyada biten, on iki saatlik, kısa, hafif, yaşanması kolay bir günümüz vardı. Müslümanın mesut olduğu günler, işte bu günlerdi; şerefli günlerin vakayiini bu saatlerle ölçtüler. (…) Yeni ‘ölçü’, bir zelzele gibi, zaman manzaralarını etrafımızda zîr ü zeber ederek, eski ‘gün’ün bütün sedlerini harab etti ve geceyi gündüze katarak saadeti az, meşakkati çok, uzun, bulanık renkte yeni bir ‘gün’ vücuda getirdi” denilmekte ve kültür değişikliğinin ne anlama geldiği ifade edilmektedir.

 

Zaman algısına yönelik gerçekleştirilen değişikliklerle hedeflenen, milletimizin öz medeniyet değerlerinden beslenmesinin önüne geçmekti. Bugün yılbaşı eğlenceleri ile ortaya konulan, aslında bir kopuşun yansımasıdır. Eğlencelerin niteliğine baktığımızda da Batılı yaşam ve eğlenme biçiminin taklit edildiği, içki, dans, yılbaşı hindisi, çam ağacı, Noel Baba, piyango gibi unsurların hep Batı’ya ait kültür unsurları olduğu net bir şekilde görülmektedir.

 

Yılbaşı eğlencelerini bir farkındalık olarak gerçekleştirenler olduğu gibi, kimliksizleştirilmiş ancak arzu edilen yeni kimliğe de büründürülememiş halk kesimlerinin ‘uydum kalabalığa’ kabilinden meselenin künhüne vakıf olmadan iştirak ettiği de görülmektedir. Yılbaşı kutlamalarının dini bir yönünün olmadığı, Hristiyanların önemli bir günlerini kutlamak gibi bir niyetin bulunmadığı, sadece yeni bir yıla girmenin kutlandığı gibi masumlaştırma yaklaşımları son derece tehlikelidir. Bu tür yaklaşımlarla yılbaşı eğlenceleri sıradanlaştırılarak yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.

 

Yeni yıla girerken yapılan yılbaşı kutlamaları bu milletin medeniyetine ait değildir. Girilen yeni yıl vesilesiyle ortaya konulan kutlama ve ritüellerle, milletin değerleri operasyona tabi tutulmaktadır. Eğitim-Bir-Sen olarak, ülkemizde Noel kutlamalarını kültürel emperyalizmin bir sonucu olarak değerlendiriyor, milletimizin kendi medeniyet değerleriyle buluşmasını diliyoruz.