Kütahya 2 Şubesi

Hümanizm insanı kendi felaketinden kurtaramamıştır

Üniversitelerimiz ve KYK Müdürlüklerimizde üyelerimiz ve çalışanlar ile bir araya gelen Eğitim-Bir-Sen Kütahya 2 Nolu Şube Başkanı Rafet Keleş Modernizm, ilerleme, hümanizm, insan hakları gibi kavramların ideolojik ve politik içeriklerinden soyutlanmaları hâlinde, medeniyet ve toplumun sağlıklı işleyişi adına son derece gerekli kavramlar olduğunu belirterek, “Ne var ki, bu kavramlar, çoğu durumda haksızlıkları, saldırganlığı, işgali, sömürüyü, zulmü perdelemek hatta hoş göstermek için bile kullanılabilmektedir. Soğuk Savaş yıllarında bu kavramların darbe yapmak, iç savaş çıkarmak için bahane olarak kullanıldıkları bilinmiyor değildir. Sovyetlerden sonra ABD, Afganistan’a, şimdi de Irak’a, Suriye’ye insan hakları ve özgürlükler getirmek için girmiştir. İnsan hakları gerekçesiyle insana kitlesel haksızlık yapılmaktadır. İnsanlık gerekçeleriyle insanlık katledilmektedir. Bütün bu coğrafyalarda insan hakları ve demokrasi gibi kavramlar ölüm, yıkım, kıyım, sefalet, sürgün, kan, ateş, acı, gözyaşı anlamlarına gelmektedir” dedi.

 

Keleş, doğuştan sahip olduğumuz temel hakların korunmasının, birlikte yaşamanın ilk kuralı olduğunu söyledi. Bazı kavramların çağdaş dogmalara dönüştürüldüğüne dikkat çeken Keleş, “Onlar muğlak içerikleriyle peşinen kabul edilen, sorgulanmayan, masum olarak telkin edilen kavramlardır. Biz çoğunlukla düşünüp, araştırıp, kritik ettikten sonra bu kavramlara hayatımızda yer vermiş değiliz. Onlar çoğu zaman koşullanmayla, genel kabule dönüşmüş dayatmalarla hayatımızda yer alırlar. Modernizm, ilerleme, hümanizm, insan hakları gibi kavramlar bunlardan bazılarıdır” şeklinde konuştu.

 

Hümanizm insanı kendi felaketinden kurtaramamıştır

“Meselenin özü, ilk bakışta makul ve masum görünen hatta insanı ideal haklara ve özgürlüklere kavuşturacağını sandığımız hümanizm, maalesef insanı kendi felaketinden kurtaramamıştır, kurtaramamaktadır” diyen Keleş, “Çünkü hümanizm, insanı, varlık skalası ve düzeni içinde kendi yerini sahiplenmekle anlam bulmak yerine, egemenlik kuruntularının uçurumuna yuvarlandı. Hümanizmanın baskın ve moda kavram olarak öne çıkarıldığı dönemle birlikte insanlık iki büyük savaş yaşadı. Şimdi insanlık bir üçüncü kıyametin korkusuyla yaşamaktadır. ‘Yeryüzü cenneti’ kurulacak derken, kendimizi yakıcı bir cehennem içinde bulduk. Üstelik bu cehennemin ateşi dünyanın neresinde yanarsa yansın, hiç kimse kendisini yanmaktan kurtaramıyor” ifadelerini kullandı.

 

Anlamsızlık anlama, amaçsızlık ideale dönüşmüştür

 

İlk savaş ve ilk yıkımla birlikte ‘mutlu insanlık’ ve ‘müreffeh dünya’ hayallerinin de hayal olduğunu kaydeden Keleş, II. Dünya Savaşı’nın modern insanın tüm materyalist dayanak ve değerlerini yerle bir ettiğini, o yüzden yeni dünyanın yeni insanlarının, boş benlik sahibi olarak hiçleştiğini kaydetti. Anlamsızlığın anlama, amaçsızlığın ideale dönüştüğünü dile getiren Keleş, “Günü kurtarmak, anlık yaşamak, hıza ve hazza teslim olmak kutsandı. Nihilizm ve egzistansiyalizm, tam da bu ortamda varoluş çaresizliğinin veya çaresiz varoluşun arayışı olarak ortaya çıktı. Bugün insanlık, yıktığı, hayatından söküp attığı ama yerine de bir şey koyamadığı değersizliğin ağır, karanlık boşluğunda çığlık atmaktadır. Bu çığlığın anlamı, ne üretim ve tüketim arasındaki dengesizlik ne likidite açığı ne yatırımların azlığı ve çokluğu ile açıklanabilir. Bu, ruhumuzla, aklımızla, bilincimiz ve benliğimizle, kısaca varlığımızla, varlık özümüzle ilgili bir sıkıntıdır. İnsani temellerimiz sarsılmaktadır. İnsan hakikatimiz, bu sarsıntıya en az yüz yıldır fiili olarak direnmektedir. Ama artık ruhumuz dayanmanın son sınırında takatsiz kalmıştır. Kaygıların, korkuların, sorunların, belirsizliğin sarmalında yorulmuş, bıkmış, bunalmıştır. Anlamımızı, kendimizi yitirmekle alakalı trajik bir durum yaşanmaktadır. ‘İnsanlık’ veya ‘insancılık’ söylemiyle kendimizi yitirmekle düçar olduğumuz bu sıkıntılardan, elbette kendimizi bularak, kendimizi yeniden keşfederek, kendimizle barışarak, yani kendi gerçekliğimizi kendimiz olarak kabul ederek çıkacağız” diye konuştu.

 

Eğitim programları temel insani değerlere uygun yapılmalıdır

 

İnsanlığın yarınlarını aydınlatacak ortak ufuklara yönelmek gerekiyorsa, içeriksiz ve çoğu lafta kalan hümanist söylem yerine içselleştirilmiş samimiyetle ortaya koymak gerektiğini vurgulayan Keleş, şunları söyledi: “Çocuklarımıza, evrensel değerleri, temel insan haklarını aşılamalıyız. Eğitim programlarını buna uygun yapmalıyız. Bizim elbette ortak tarihi bağlantılarımız var. Elbette insanlık olarak ortak geçmişimizden aldığımız bir miras var. Ama unutmayalım ki, biz bu dünyayı atalarımızdan miras aldığımızdan daha çok çocuklarımızdan ödünç aldık.”